22 Nisan 2011 Cuma

El Açma Egzersizleri


Türkiye... Her gün yeni bir duyguyla uyanıp, gün bitiminde sabahki duyguyu ya pekiştirmiş, ya da ondan tamamen farklı başka bir duyguya bürünmüş bir şekilde giriyoruz yatağımıza. Hani tansiyonumuz, zigzaglı bir grafik çiziyor diyebiliriz.

Öncelikle şahsım adına özür diliyorum tüm ziyaretçilerimizden. Blogera yasak konulunca bu konuya çok darlandım. Ondan sonra da yazmak için tüm şevkim kaçtı, yeni yeni toparlanabiliyorum. Tabi bunda hayat gailesinin payı yadsınmaz.

***

Bir gündem değerlendirmesi yapmak istiyorum şu an, zira uzun bir süre sonra buralardayız. Önce, taraftarlık üstü olan bir konu olan Sporda Şiddet Yasası'ndaki düzenlemeden bahsetmek istiyorum.

İlk kurbanı bir bayan taraftar olan yeni yasa, aylardır konuştuğumuz gibi kurudan çok yaşı yakacak. Artık stadlarda, her zamankinden çok daha gözümüz açık dolaşmamız gerekiyor.

Yasanın yapım aşamasında, konuşabildiğim tüm otoritelerden aldığım tepkileri birleştirdiğimde ortaya çıkan tablo, bu yasayı bir şekilde çıkartıp üzerinde olaylardan edinilecek tecrübelere göre evrimsel değişiklikler yapacaklarıydı. Nitekim yasa çıktı, bundan sonra yaşanacak olan kötü tecrübelerin bir parçası olmamak için çabalayacağız. Umarım en küçük hasarlarla bu anlamsız ve aşırı katı çizgiler çekilmiş yasadaki hastalıklar yapanlar üzerinde veya gerekli mercilerde farkındalık yaratabilir. Fotoğrafı, "Hakim Güç"lere ithaef ediyorum.

***

Ligde 2. sırada Fenerbahçe. Camia son derece gergin. Yönetim ve futbolcular, şampiyonluğa kilitlenmiş durumda. Önceki senelerde yapılan "Yanlış zamanlarda, yanlış demeçler" konusunda ders alınmış gibi görülüyor. Ancak Türk futbolunda tekrar eden, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışı maalesef kronikliğini koruyor. Tüm takımların, "Trabzon şampiyon olsun" söylemleri, Fenerbahçe'nin problemi olmamakla birlikte,liderken lehinde ve aleyhinde yapılan hatalara ses çıkarmayıp tamamen sonuç odaklı yorumlar yapılırken, 2.lik halinde durum tersine dönebiliyor. Bu da haliyle antipatik bir referans geliştiriyor rakiplerde. Keza şahsen ben de bu duruma son derece hoşnutsuz yaklaşıyorum.

İlk yarıda berbat bir grafik çizip, 2. yarıda bu denli istikrar yaratmış bir takımla karşı karşıyayız. Olayın taktiksel ve tekniksel boyutu bir yana, bana göre en büyük gelişim psikolojik açıdan sağlandı. Ayrıca yönetimin takım üzerindeki psikolojik baskısı çok büyük. Bunun en net örneği ise Eskişehir'e uçakla değil otobüsle gidilmesi ve 5-6 saatlik yolculukta Başkan Aziz Yıldırım'ın otobüste olması. Bu durum zaman zaman olumsuz sonuçlara yol açsa da, şimdilik iyi gidiyor. Ancak soruyorum, nereye kadar gider?

***

Kalan maçlara baktığımızda, Fenerbahçe artık hepsini kazansa bile-ki illa ki puan kaybedeceğini düşünüyorum- güç Trabzon'un elinde. Karadeniz ekibinin ana topraklarındaki gergin bekleyiş ise onların en büyük handikapı. Eminim ki futbolcular sokağa çıkarken kamufle oluyorlardır. Çünkü Trabzon'da her duygu uç noktalarda yaşanır.

***

Trabzon'un en fazla çekinmesi gereken maç Gaziantep maçı ve büyük ihtimalle puan kaybedecekler. Fenerbahçe, geçtiğimiz yıllardan yeterince ders aldıysa eğer, ipi göğüsler. Şahsi görüşüm ise, Fenerbahçe bunu yapacaktır.

***

Spesifik gündem olmayınca daldan dala atlamak durumunda kalıyorum. Son olarak son günlerde ayyuka çıkan Arda Turan tartışmaları. Arda Turan'ı kişisel olarak sevebiliriz,sevmeyebiliriz. Ancak Tanrılara kurban edildiği gerçeğini kesinlikle es geçemeyiz. En son çıkan küfürlü görüntülerde ise, görüntüleri yayımlayan kanalın beklediği etki ters tepti; herkes Arda'ya sahip çıktı. Olması gereken oldu; yapılan "Off the record" sohbetin içeriğinde yer alan küfürler kendisine kişisel olarak yakıştırılmasa da, günlük hayatın realitesi olduğu farkedildi. Bu noktada gerçekliğin, fanatizmin önüne geçmesi benim şahsi açıdan sevindiğim bir olay.

***

Umarım ilerleyen günlerde bu blogda, okuyanların yüzlerini güldürecek şeyleri yazabilir, hepimiz keyif alabiliriz.

Çünkü biliyorum hepiniz çok gerginsiniz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder