24 Nisan 2011 Pazar

Zor iş Fenerbahçeli olmak


Zor iş Fenerbahçeli olmak. Hem de çok zor. Neden mi ? Çünkü Fenerbahçe tam teşeküllü bir spor kulübü. Bir Fenerbahçeli için, (özellikle Aziz Yıldırım'ın vizyonunda spor kulübü gerçeğinin hatırlanmasından sonra) hem maddi olarak, hem zaman olarak hem de psikolojik olarak bu branşların hepsini takip etmek durumunda kalmak inanın bünyeyi çok zorlayan bir iş. 9 branşta faaliyet vereceksin, bunlardan bir kısmında erkek - kadın şeklinde ayrı ayrı mücadele ediyor olacaksın ve bir taraftar olarak bunların hepsini takip edeceksin.

Önce erkek voleybol takımımızı en içten dileklerimizle tebrik edelim. Son 4 senedeki 3. şampiyonluklarına ulaştılar. Normal sezonu 5. bitirince, açıkçası çoğu kişide bir umutsuzluk olmuştu. Sezon içerisinde György Demeter ile yolların ayrılmasından sonra yapılan Daniel Castellani hamlesi olumlu sonuç verdi ve taraftarın en çok takip ettiği 5 branştan (futbol - bayan - erkek voleybol - bayan - erkek basketbol ) şampiyonluk için belki de en az umudumuzun olduğu erkek voleybolda mutlu sona ulaştık. Bu sona ulaşırken de İstanbul Belediyesini, Ziraat Bankasını ve Arkas'ı saf dışı bırakmayı başardık. Bunca zorlu serilerin hepsinden alnının akıyla çıkan erkek voleybol takımımız hakettiğinden çok daha az seirci önünde şampiyonluğu bugün kutladı.

Öncelikle Fenerbahçeliliğin psikolojik olarak zorlayıcı yanlarından başlayalım. Bir kere, Fenerbahçe Spor Kulübü, mücadele ettiği tüm spor branşlarında finalin adıdır, rakipler değişir, rakibi tutanlar baki kalır. Mücadele ettiğimiz her branşta şampiyonluk iddiamız olduğu için, ve Türkiye'nin Fenerbahçeli olmayan geri kalan kısmı da her branşta rakiplerin kazanmasını istediği için, çok sağlam sinirlerinizin olması gerekiyor. Futbolda kümede kalma mücadelesi veren bir Galatasaraylı, bayanlar voleybolda Fenerbahçe Eczacıbaşı ile mücadele ederken olaya müdahil olup Eczacıbaşını destekleyebiliyor. Erkek voleybolda küme düşmüş bir Beşiktaşlı, bayan basketbolda Galatasaray ile giriştiğiniz şampiyonluk mücadelesinde "federasyon doping olayının diyetini ödüyor" diyerek yine burnunu sokabiliyor. Futbolda zaten Fenerbahçe haricindeki her takım taraftarı, her sene Fenerbahçe'nin rakibi şampiyon olsun diye yapmadık şey bırakmıyorlar. Dolayısıyla Fenerbahçeli olduğunuzdan ötürü, Fenerbahçeli olmayan bu insanların biraz gıpta biraz da kıskançlık ile size yaklaşmalarına karşı, çelik gibi sağlam sinirleriniz olmalı.

İkinci olarak, Fenerbahçe'nin yine spor kulübü olmasından mütevellit, zaman yönetimi konusunda çok sıkıntı yaşıyoruz. Lig maçları, Avrupa kupaları derken, basket ve voleybolda işin içine bir de play off lar girince, hafta ortası - hafta sonu, gündüz - akşam gibi kavramlar kalmıyor. Eşiniz ya da sevgiliniz bu güzel havada boğaza inip güzel bir yürüyüş yapmak isterken, ya da sizinle bir akşam yemeğine çıkmak isterken, siz " ama hayatım, Fener'in bayan basketbolda şampiyonluk maçı var" demek durumunda kalıyorsunuz. Karşı taraf programı akşama ertelerken, akşam bu sefer futbol maçı ortaya çıkıyor. Yarın gideriz bari diye düşünsede eşiniz ya da sevgiliniz, o gün de voleybolda - basketbolda - futbolda ya da herhangi bir branşta erkeklerin ya da kadınların, yine final niteliğinde maçları oluyor. En basit örneği bugün. Öğlen 13.00'de erkekler voleybolda şampiyonluk maçı ile başlayan heyecanımız, saat 15.00'te Efes Pilsen'e karşı play off'larda 1-0 önde başlama mücadelemiz ile devam etti. Akşamında da 19.00'da İzmir'de futbol takımımız liderlik mücadelesi veriyor olacak.

Önemli bir kitle, elinden geldiğince bu maçları salonlarda - statlarda yani tribünlerde canlı takipe tmeye çalışıyor. Bu da zaman ve ekonomik olarak yordukça yoruyor. Hele bir de Efes Pilsen ya da bazı Anadolu kulüpleri gibi, deplasmana geldiniz mi sizi şöyle bir güzel yolayım diyen kurumlar karşınıza çıktı mı, işiniz daha da zor. Bu durumlarda yöneticilerden girişimler bekleniyor. Özellikle maç saatleri ve deplasman biletlerinin pahalılığı konusunda ama henüz bir netice alınabildiğini göremedik.

Nisan - Mayıs ayları, Fenerbahçe için hasat zamanı. Bütün sezon boyunca yaptığın çalışmaların meyvelerini toplama zamanı. Bu aylar içerisinde Fenerbahçe'nin maçının olmadığı günü bulmak oldukça zor. Hadi maddi ve zamansal olarak kendinizi bir şekilde ayarladınız ve bu duruma belirli bir periyod için dayanabiliyorsunuz diyelim. İşin bir de stres boyutu var. Gelin onu da inceleyelim.

Futbolda yaşadığımız sıkıntı - stres ve saha dışında da mücadele etmek zorunda kaldığımız düşmanların olduğu herkesin malumu. 2. yarıda oynadığımız 12 maçın 11 ini kazandık, sadece 1 tanesinde berabere kaldık. Ama Trabzon puan kaybetmese nerdeyse bu insanüstü performans bile yeterli olmayacak. Gaziantep karşısında, "tamam şampiyonluk gidiyor" derken gelen 90+4. dakika golü hepimizi hayata döndürdü döndürmesine ama, ömürlerimizden bir kaç ay daha çaldı muhtemelen. Sezon sonuna kadar yapılacak maçlarda da benzer durumlar görmek söz konusu olabilir.

Geçen haftalarda Galatasaray bayan basketbol takımı ile yaptığımız final serisi de yine ömrümüzden ciddi anlamda birkaç ay hatta belki de yıl götürmüştür. Sezon içerisinde yaşanan doping skandalları, saha avantajını Galatasaray'a kaptırmamız. Başkanın bile "bizi şampiyon yapmayacaklar" diyerek umutsuzluğa sürüklenmesi. Yeni gelen transferlerden Angel'ın ırkçılık problemi. Bu noktalardan gelip deplasmanda ilk maçı kazanıp saha avantajını elimize geçirmemiz. Ama bu maçı kazanırken de yine ömrümüzden ömür gitmesi. 13-15 sayılara çıkan farkın eriyip, son topta rakibin hatasıyla kazanmamız. Daha sonrasında uzatmaya giden şampiyonluk maçı vs vs vs.

Az önce biten maçta, erkek basketbolda Efes Pilsen ile oynadığımız maç yine soluk soluğa geçti. Atmosferin hiç olmadığı bir maçı bile yine yüreklerimiz ağzımızda, kalbimiz normal ritminden daha hızlı attığı bir şekilde izliyoruz. Yine bu takımın Avrupa'da yaşattığı heyecan ve üzüntüler de ömrümüzden ömür götüren anlardı.

Bayanlarda geçen sene Avrupa şampiyonluğuna giderken bir sürü insan sahadaki Kayseri maçını bırakıp televizyonlardan voleybol mücadelesini izliyordu. İlk maçta da 2. maçta da muazzam bir heyecan yaşadık. Kaybettik üzüldük. Bu sene de yine Eczacıbaşı ve sponsorlardan isminin sonunu getiremediğimiz Vakıfbank'a karşı çok heyecanlı br mücadele veriyoruz.

Özetle yarıştığımız her branşta zirveye oynuyoruz. Finaldeki takımlardan birinin adı hiç değişmiyor. Ama rakipler sürekli değişiyor. Değişen rakiplerin de destekçileri aynı kalıyor. Biz de o sabit destekçilere inat, her dalda şampiyonluğa ismimizi yazdırmaya devam ediyoruz. Geçen sene son saniyedeki futbol faciası olmasaydı 5/5 yapacaktık ama olmadı 4/5'te kaldık. Bu sene belki de en çok zorlanacağımızı düşündüğümüz 2 branşta şampiyonluk geldi. Şimdi geriye kaldı 3'ü. Bunları da alırsak gönül rahatlığı ve huzur içerisinde yaz tatiline mutlu bir giriş yapabiliriz.

Yazının tümünde bahsetmeye çalıştığım gibi, Fenerbahçeli olmak çok zor. Ama bir o kadar da gurur ve mutluluk verici. Ne diyordu Haluk Levent şarkısında. "En güzel aşk zor olandır..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder