23 Ocak 2011 Pazar

Futbolda Barcelona varsa, Basketbolda Fenerbahçe var


Başlık biraz iddialı gelebilir ama maçın ilk yarısını izlerken aldığım keyfi, futbolda ancak Barcelona'nın maçlarını izlerken alabiliyorum. Olympiacos maçının yorgunluğunun başgöstermesi ve biraz da fark nedeniyle rölantiye alınan 2. yarıda fark daha da üst rakamlara ulaşmasa da, ilk yarıda Fenerbahçe'nin bulduğu her basket, çok klişe bir tabirle "okullarda ders niteliğinde gösterilmeli". İlk yarıda bir ara Fenerbahçe'nin 2 sayılık atışlardaki yüzdesi 18/22 (%82) idi. Bu sanırım "nasıl hücum edilir" in cevabıdır.

Açıkçası maç öncesinde biraz endişelerim vardı. Sebebi ise, perşembe günü Yunanistan'da Olympiacos deplasmanında çok üst düzey bir mücadele sergilenip savunmanın çok üst düzeyde yapıldığı bir maç sonrasında karşılaşacağımız takımın, ligde bizimle aynı mağlübiyet sayısına sahip olan ve hücum gücü oldukça yüksek olan Banvit olmasıydı. Ancak ilk yarıda ortaya konan performans ile kapıyı erkenden kapatmayı iyi başarıp sıkıntıya mahal vermedik. Bu yarıda takımın yaptığı her hücumu mutlaka ama mutlaka bir daha izlemeli. 2 li oyunlar, fast breaklar, aynı hücumda 5 oyuncunun birden eline top değip de bulunan sayılar, nerdeyse tamamı doğru hücum setlerinden oluşan bir devreydi Fenerbahçe için. Farkın 17-18 sayılar civarına daha ilk yarıdan çıkması Banvit'in de direncini kırdı ve o fark bi daha da tek haneleri sayılara düşmedi.

Barcelona benzetmesinin bir diğer nedeni de ligdeki diğer takımlar ile yapılabilecek kıyaslama. Fenerbahçe ve ligin diğer takımları arasında oldukça fazla kalite farkı var. Fenerbahçe'nin ilk yarıda aldığı 2 mağlübiyet Karşıyaka ve Galatasaray deplasmanlarında, ki o deplasmanlar da taraftar baskısıyla oluşan atmosfere biraz da hakemlerin düdükleri eklenince oluşmuş, Euroleague dönüşünde kaybedilen maçlar. 2. yarı bu takımlar ile iç sahada oynayacağımız düşünüldüğünde, ciddi bir sakatlık veya konsantrasyon kaybı yaşanmazsa, 2. yarıda mağlübiyet almadan ligi bitirmek olası gibi gözüküyor.

Bugün istatistik kapıdına baktğımızda Fenerbahçe'de en az sayı atan oyuncu Tomas 6 sayı ile, en çok sayı atan ise Ömer 14 sayı ile. Sayı dağılımı yine her zamanki gibi inanılmaz dengeli. Standart sapma çok düşük. Bu da şu demek oluyor, Fenerbahçe hiçbir zaman bir - iki oyuncun çıkıp da sayı yükünü üstlendiği, bir - iki yabancı oyuncunun eline bakan bir takım değil. Skor opsiyonları inanılmaz fazla, takım olabildiğini hem savunmada hem de hücumda çok net bir şekilde gösteriyor istatistik kağıdı. Euroleague'de de, TBL'de de istatistiklerde ilk 3 lere baktığınızda belki de hiçbirinde Fenerbahçe'den oyuncu göremezsiniz, ama şu anda Fenerbahçe bu 2 organizasyonda da en üst düzeyde. Bugün Tomas - Emir - Kinsey - Oğuz gibi isimler ilk 4 haricindeki hangi takıma gitseler o takımda en çok top kullanan ve en skorer isimler olurlar. Ancak Fenerbahçe birbirine uyum sağlayan oyunculardan öylesine bir takım oluşturdu ki, bu kadar fazla sayıda pozitif anlamda özellikli oyuncuyu bir pota içerisinde eritmeyi çok iyi başardı. Yani demek istediğim, Kinsey'in şu anda 5-6 sayı ortalaması ile oynuyor olması Kinsey'in vasat bir Amerikalı olduğunu göstermez. Misal düz bir mantık ile Kinsey'i yollayıp skorer bir Amerikalı koysanız takıma, bir anda bütün dişlilerin işleyişi bozulabilir. Bu yüzden Fenerbahçe koçun da büyük katkısıyla şu anda harika bir kimya yakaladı.

Sabah NBA maç skorlarını karıştırırken, Semih Erden'in ilk 5 başlaması ve 11 ribaundluk performansı dikkatimi çekti. Daha sonra Ntvspor'daki haberde Semih'in "Böyle bir arkadaşlığı, böyle bir atmosferi daha önce bir tek milli takımda yaşamıştım. Resmen aile gibiyiz" sözlerini görünce, aklıma Tanjevic'li Fenerbahçe geldi. Tanjevic Fenerbahçe'si ile Aydın Örs - Spahija'nın Fenerbahçesi arasında kadro olarak çok büyük bir fark yok. Ama elde ettikleri neticeler arasında dağlar kadar fark var. Sebep çok açık bir şekilde Semih'in yukarıdaki cümlesinde yatıyor. Fenerbahçe Tanjevic döneminde bir türlü takım olmayı becerememişti. Bugün Bogdan Tanjevic, Nedim Karakaş ile birlikte karşılaşmayı salondan izledi. Kim bilir Fenerbahçe'nin Barcelona ve Olympiacos'u deplasmanda yenmesi ve ligde ortaya koyduğu mücadele ile ilgili neler düşünüyordur. Kendi takımı ile şimdiki takım arasında ne farklar görüyordur. Ben sadece Tanjevic ile kaybedilen zamanlara çok ama çok üzülüyorum.

Kaybedilen zamanlar demişken, yine ufak bir paragrafta Jasikevicius'a değinelim. Onu Fenerbahçe forması ile görmek 35 yaşındayken bize nasip oldu. Keşke bu zekayı bu büyük beyini bari 2-3 sene öncesinde bu forma ile görme fırsatımzı olsaydı. Bugün yine 15 dakikalık bir zaman dilimine 10 sayı sıkıştırdı ama onun da ötesinde aldığı kısa sürede de oyun vizyonunun nasıl olduğunu verdiği paslarla taraftarı havaya sokarak gösterdi. Birde Jasikevicius Avrupa'da her gittiği takımda hayatı boyunca süperstar olarak oynadığı için, hakemlerin kendisine daha da müsamaha gösterdiği ortamlarda hakemlerle yüksek sesle konuşmaya alışık. Bugün de oyunda kaldığı kısa sürede yaptığı itirazlar dikkatimi çekti. Bu maçlarda dert değil de, Türkiye'de final serisinde Fatih Söylemezoğlu - Recep Ankaralı gibi hakemler ile karşılaştı mı acımadan anında teknik faulü yiyebilir, o konuda dikkatli olmak lazım. Bunun haricinde takım Saras ile oynamaya alıştıkça çok daha keyifli bir Fenerbahçe izleyeceğiz. Bilhassa alt yapıdaki oyuncuların bu adam ile mutlaka antreman yapması, olabildiğince fazla beraber vakit geçirmesi lazım. Saras'tan sadece sahada 15 dk faydalanmanın da ötesinde bir kazancımız mutlaka olmalı.

Saras'ın bu oyun vizyonu ve asistleri gördüğüm kadarıyla Ukic ve özellikle Emir 2 lisini daha şimdiden etkilemeye başladı. Emir'in yapmaya çalıştığı asistler, Saras'ın onun oyununa kısacık sürede olan katkısını net bir şekilde gösteriyor.

Bir de Lavrinovic'e değinmek istiyorum. Sezon başında bu adamı transfer ettiğimizde amaç, guardın içeriye penetresinde veya 2 li oyunlarda Darius screen'e geldiğinde, dışarıya - 3 sayı çizgisine devrilen Lavrinovic sayesinde, Lavrinovic'i savunan oyuncu pota altında kalırsa Lavrinovic ile dış şut tehditi yaratmak, savunma oyuncusu pota altını açıp Lavrinovic'in şutuna savunmaya çıkarsa da, penetre eden oyuncuya boş alan yaratmak idi. Ama Darius'un sezon başından beri düşük 3 sayı yüzdeis nedeniyle gördüğüm kadarıyla son bir kaç maçtır bu setler değişti. Özellikle Saras da geldikten sonra Darius 2 li oyunlarda ısrarla içeri devriliyor ya da pota altında topla buluşturuluyor. Bu da hocanın oyun setlerine körü körüne bağlı olmaması, oyuncuların performanslarına göre setlerde değişiklik yaratması açısından baktığımızda çok güzel bir gelişme. Bugün Darius içeriden oldukça etkiliydi.

Savunma çok ama çok üst düzeydi. 70 sayı yenmesi, savunmanın dönem dönem düştüğünü kesinlikle göstermez. Çünkü maç esnasında çok fazla fast break yapıldı ve 24 saniyenin henüz başlarındayken kullanılan top sayısı fazlaydı. Dolayısıyla yapılan hücum sayısı normal bir maçın çok üstünde olduğu için, bu maçta 70 sayı yememize rağmen, savunma bütün maç boyunca üst düzeydeydi diyebilirim. Banvit'in yabancı oyuncuları Charles Davis - Golubovic - Lance Williams aslında bir savunmacı için bir e bir savunmada çok sıkıntı yaratabilecek düzeyde oyuncular, ama bugün Fenerbahçe yardımlaşmalı takım savunması ile bu isimlerin etkisini minimum seviyede tuttu.

Son bir not da taraftara. Geçen sene bu takımın Türkiye ligindeki maçlarında oynadığı seyirci ortalamasının 300-500 olduğunu düşünürsek, koç ve salon değişikliğinin nasıl önemli olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Doğru şeyleri yaptığınızda taraftar her zaman salonlara koşmaya hazır. Yeter ki bu taraftarı üzecek, küstürecek şeylerden uzak durulsun. Önümüzde Euroleague'de 3 tane maç var, 3 ünün de biletleri satışta, herkese tükenmeden almalarını tavsiye ederim. Zira son ana bırakırlarsa bilet bulmakta sıkıntı yaşanılacağı garanti gibi.

Şimdi hedef perşembe günü 21.45'te Valencia Powe Elec. Valencia. Spahija'nın eski takımı. Dolu salon önünde ve gününde bir Fenerbahçe karşısında Valencia'nın o salondan çıkabileceğini zannetmiyorum ama burası Euroleague temkinli konuşmakta fayda var.

6 yorum:

  1. 2. yarida Besiktas 17'de 17 yapar mi derken, Levin iddiayi patlatmis,

    Nasil ki Iddia Barcelona'nin MBS'ni 4'e cikartmis, Fenerbahce basketbol maclarina da bir guzelliik dusunebilirler,

    Kim bilir eger final four'a kalirsak, kalkar geliriz buralardan:)

    YanıtlaSil
  2. Biletlerin büyük bir kısmı satışa sunuldu :) Barcelona'da olması ayrı bi güzellik. İspanyol hava yolu ile biletler 350 lira civarı git gel. Ama tabi Güney Kore'den nasıl olur bilemem :)

    Her maç yüksek fark ile biter gibi bi iddiam yok, bazı maçlarda (içerideki Erdemir maçında olduğu gibi)motivasyon kaybı ya da yorgunluk nedeniyle düşük farklarla maçları aldığımız da olabilir ama, ligdeki tüm maçları kazanabileceğimiz konusunda oldukça iddialıyım...

    YanıtlaSil
  3. Levin cok guzel bir yazi olmus:) tesadufen Cinar'in facebook'ta paylasmasiyla blogunuzu gordum. Bugun maci izlerken ayni seyleri ben de dusundum uzun zamandir Avrupa'da izledigim en iyi takimlardan birisi Fenerbahce.. Sanirim bu oyun bizi adim adim Barcelona'ya F4 a goturuyor.

    ayni zamanda blogunuz da hayirli olsun:)

    Amsterdam'dan selamlar

    Mert Unsal

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Mert ;

    İltifatın için teşekkürler. Çınar'ın ortaya koyduğu bir fikir neticesinde 2-3 gündür yzmaya başladık. Bakalım işallah uzun soluklu, güncel, ilgiyle takip edilen bir blog olur.

    Final 4 için ben hep erken diyordum, zira orada son 20 senedir oynayan takımlar aşağı yukarı belli. 2-3 senelik yatırım ile oraya girmek çok zor diye düşünüyordum ama özellikle son Oly. galibiyeti bende de fazlasıyla bir heyecan yarattı final 4 için. Artık iç sahadaki her maçı kazanırsak grup lideriyiz muhtemelen. Bu da son 8 de karşıdan gelecek gruptaki 2. olan Siena ya da Real Madrid karşısında saha avantajını elde etmek demek. Kaba hesapla bu saatten sonra içeride oynayacağımız her maçı kazanırsak final 4'da oluruz diyebiliriz.

    Olasılığı bile oldukça heyecanlandırıyor :)

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık, Finali Barca'da oynayıp Barca'yı ikinci defa yenmek rüya gibi olurdu :)

    YanıtlaSil
  6. Ev sahibini evinde yenmek gibisi olmaz tabi ama bakalım Barcelona grup 3. sü olarak geldiği gruptan çıkabilecek mi :)

    YanıtlaSil