28 Ocak 2011 Cuma

Maçı koparamayınca olanlar


Öncelikle maç yazısını ertesi güne bıraktığımız için kusura bakmayın. Maçı salonda takip edince, maçın bitimi 23.45'i bulunca, arabayı da otoparka parketmek gibi bir gaflette bulununca eve döndüğümüzde saat epeyce geç olmuştu. Yazıya başlarken hemen faydalı bir uyarıda bulunalım, arabayla geldiğiniz takdirde yapabiliyorsanız arabanızı salonun otoparkına değil de, etraftaki müsait yerlere parkederseniz hem zaman kazancı sağlamış olur hem de boşu boşuna sinirlerinizi yıpratmamış olursunuz. Dün gece yarım saat kontak kapalı beklemek fazlasıyla çıldırttı bizi.

Maçın analizine geçmeden önce hemen hakemlere iki çift laf edelim. Geçen haftaki Olympiakos deplasmanında nasıl "her deplasmanda böyle hakem olur işallah" diyerek hakemleri övdüysek, bu hafta da kendileri tarafından katledilmemize canlı canlı şahit oluyorduk az kalsın. Şükür ki Emir çıktı son saniyede engelledi. Eve geldiğimde maçın tekrarını dinlerken Murat Kosova bu maçın NBA TV de dahil olmak üzere birçok kanaldan yayınlanacağı için hakemlerin "ev sahibini korumuyoruz" olayını göstermeye çalıştıklarından bahsetti. Bilmiyorum sebep bu mudur ama, resmen hakemler tek taraflı olarak maçı doğradılar.

Başlıkta "maçı koparamayınca olanlar" diye yazdık. Valencia maçı rahat 5 ya da 6 kez kopma noktasına geldi. İlk yarıda 3 kez, 2. yarıda da 2-3 kez. Ama hiç birinde Murat Murathanoğlu'nun deyimiyle "kapıyı kapatamadık". O son darbeyi vuramadıkça ölmeyen portakal Valencia güçlendi. Kene gibi her defasında maça tutundu ve sonuna kadar da bırakmadı. Peki bu maçı koparıp alamamamızın nedenleri nelerdi ?

Öncelikle hem hücum hem de savunmada istikrarlı 2'şer 3'er hücum göremedik. Bu ne demek ? İyi savunma yapıp, sayı yemeyip ardından bunları etkili bir şekilde hücumda değerlendiremedik. Ya da iyi hücumları yaptıktan sonra bir türlü savunmada istenen düzeye çıkamadık. Şu maçta üst üste 3 hücum iyi savunma yapıp, bu savunmaların devamındaki hücumlarda doğru topları kullanabilseydik maçı çok daha erkenden kopartabilirdik. Ama işte o devamlılık sağlanamayınca Valencia sürekli maça ortak oldu. Burada rakibin koçu Svetislav Pesiç'in de etkili müdahelelerini es geçmemek lazım. Rüzgârı biraz arkamıza alır gibi olduğumuz, taraftarın coşma noktasına geldiği dakikalarda hızımızı molalarıyla çok iyi kesti.

Bizim savunma - hücumdaki sürekliliği sağlayamamamız ve rakip koçun oyuna doğru müdaheleleri haricinde yukarıda belirttiğim gibi hakemler de maçın kopmasını engelleyen faktörlerden biri oldu. Bazı düdükler o kadar anlamsızdı ki. Ama işte burada taraftarın devreye girip o hakemleri baskı altına alıp o düdükleri çaldırtamayacak duruma getirmesi lazım. Ne yazık ki salon tıka basa dolsa da, gelen taraftarın çok az bir kısmı oyuna ve hakemlere nasıl etki edebileceğini biliyor, bu taraftar konusuna ayrıyeten yazının sonunda değinecem.

Şöyle bir istatistik kağıdına bakıldığında, 9/18 ile muhteşem bir 3 lük yüzdemiz var, 20/34 ile %59 luk bir 2 lik yüzdesi mevcut. Bir de rakibe bakalım. 4/16 gibi %25 lik bir hücum yüzdesinin yanında 2 liklerde 26/51 ile %50 lik bir hücum yüzdesi. Serbest atışlarda da bi fark yok. E peki biz rakipten çok daha iyi yüzde ile atarken, rakipten 4 tane daha fazla 3 lük sokmuşken, 2 sayılık yüzdesinde de öndeyken, neden maç sadece 2 fark ile bitiyor ?

Cevap çok basit. Verilen hücum ribaundları ile Valencia'nın yakaladığı 2. hatta 3. hücum şansları sonucunda bulduğu sayılar. Biz 34 adet 2 sayılık atış bulurken, Valencia 51 adet 2 sayılık atış kullanmış. Denenen 3 lük sayılarının çok yakın olduğunu düşünürsek, bu veri Valencia'nın bizden 17 hücum fazla yaptığını gösteriyor. İnanılmaz bir rakam. Ribaundlara baktığımzıda, Valencia 38 - Fenerbahçe 28. Valencia'nın hücum ribaundu sayısı 18, nerdeyse bizim 20 adet savunma ribaunduna eşit. Bu kabul edilemez bir durum.

Hal böyle olunca, Spahija ribaund sorununu çözebilmek için mecburen 35 yaşındaki Mirsad'ı 24 dakika sahada tuttu. Euroleague gibi üst düzey bir arenada Mirsad'ın 35 yaşıyla verdiği bu mücadele gerçekten inanılmaz. Savunmadaki katkısının üstüne bir de özellikle son çeyrekteki hücum katkısını ekleyince bence maçın kilit isimlerinden biri oldu. Herkesin aklına Olympiacos maçında nispeten iyi katkı veren Sean May neden bu maçta denenmedi sorusu akıllara gelebilir ama, emin olun şu maçta Sean May oynasaydı rakibin aldığı hücum ribaund sayısı 22-23 leri bulurdu. Dolayısıyla bence koç Mirsad'ı sürekli oyudna tutarak ve May'i düşünmeyerek doğru yaptı.

Şu maçla ilgili en büyük sıkıntı pota altında, pota altımızı düzgün savunamadığımız yetmiyorken, hücumda da yine Mirsad haricinde bir katkı göremedik hiç kimseden. Oğuz, Kaya, Lavrinovic 3 lüsünün toplam 6 sayı atması kabul edilebilir bir durum değil. Pota altından skor üretmek artık 35 yaşındaki Mirsad'ın görevi değil (hoş onun ürettiği sayıların çoğu da dışarıdan şut şeklindeydi) Vidmar'ın sakatlığından sonra bir Cholet deplasmanı bir de bu maç çok ciddi bir şekilde pota altı zaafiyetini hissettiğimiz maçlar oldu. Ne yapıp ne edip oraya mevcut kadro içerisinde bir çözüm bulmamız gerekiyor.

Maçın geneline baktığımızda ise sanki Valencia hücumda bizim alışık olduğumuz Fenerbahçe gibi oynadı. Tek bir oyuncunun yıldızlaşmasından öte eşit dağılan sayılar, yapılan doğru hücumlar bana bizim bu sezonki oyunumuza oldukça benzer geldi. Valencia tam bir deplasman takımı taktiğiyle oynadı. Maç boyunca 4-5 sayılarda bizi takip etti, hedefleri 4. periyodun son 4-5 dakikasında vitesi arttırıp galibiyeti elde etmekti ama Ömer Onan faktörü ortaya çıkınca son 2.30'a 9 sayı önde girdik. Buan rağmen maçtan kopmadılar. Aslında ilk yarıdaki Valencia savunması oldukça kırılgan ve güçsüzdü. Bütün devre boyunca yanılmıyorsam 5 ya da 6 faul yaptılar. Bunun içinde hakemlerin çalmadığı düdükler de olabilir ama bu dirençsiz savunmaya karşı daha fazla sayı bulmalıydık.

Dün akşam alışkın olmadığımız şekilde Fenerbahçe'de isimler ön plana çıktı. Her ne kadar istatistik kağıdında 17 asist gözükse de, galibiyeti getiren faktörlerde daha dominant olan kişisel performanslar oldu. Marko Tomas ve Ömer Onan inanılmaz işler yaptılar. Tomas gittikçe ısınıyor. Sezon başındaki istikrarsız görüntüsünden sıyrılmış durumda. Dün de nokta şutör gibiydi ama ondan alışık olduğumuz ribaund - asist katkısı gelmedi. Tomas maçları 6-7 sayıyla tamamlasa da onun 5 ribaund - 4 asist gibi performanslarına çok alışmıştık, dün ribaundlarda katkısının olmaması bizi sıkıntıya iten nedenlerden biriydi. Gerçi çok erken 2 faul alınca, Kinsey'in de sakatlık nedeniyle yokluğunda içimiz bir ürperdi baştan ama, aynı pozisyonda Ömer inanılmaz bir katkı sağladı, Tomas da sonrasında faul sorunu yaşamadan devam etti.

Ömer Onan ayrı bir paragrafı hakediyor. 33 yaşında inanılmaz bir enerji ile akıl almaz şeyler yapıyor. Oyunu çift taraflı harika oynuyor. Savunmada rakibin yıldızını bezdirirken, kapılan topla ya fast break'e nokta koyuyor, ya screen'den çıkıp hareketli bir halde 3 lüğü yolluyor, ya da içeri drive ederek turnikeyi bırakıyor, basket faulü aldırıyor. Basketbola yeni başlayanların idolü olması gereken bir isim. Ama tabi 3 lük yüzdesinin serbest atış yüzdesinden iyi olmasını ben bir türlü anlayamıyorum. Ömer Onan o kadar güzel şeyler yapıyor ki, serbest atışlarına eleştiri getirirsem ayıp olur diye daha fazla yazmak istemiyorum.

Biraz da Emir'e değinelim. Tomas erken 2 faul alınca ilk yarıda 8 akıl dolu sayısıyla Emir sahne aldı. Çok yetenekli, Türk statüsünde oynuyor, sözleşmesi bu sene bitiyor. Aman diyelim elden kaçmasın. Oyun görüşü ve oyun zekası oalrak kesinlikle guard oynayabilecek yetenekleri var. Fundamental olarak boyunun da nedeniyle belki bir Point Guard değil ama bu çocuğun oyun zekası hakkaten bambaşka. Dün ilk yarıda kaydettiği sayıların hepsi zeka ürünüydü. Post up yaparak 1 e 1 eşleşmedeki avantajını kullandı, içeriyi boş gördüğünde penetreler ile potaya yönelip sayı buldu. Asistleriyle de oyuna katkıda bulundu. Gerçi 1-2 pozisyonda da arka arkaya maçın kopma noktalarında öyle kritik hatalar yaptı ki, Spahija çıldırdı. Bu sene 1 ya da 2 kez bu kadar sinirli görmüşümdür koçu. Maçın kopma noktasında, belki de hücumdan sayıyla döndüğümüzde Valencia'nın gardının düşeceği bir noktada üst üste hata yapınca Tanjevic'ten bile işitmediği azarı işitti Emir. Ama o Emir psikolojik olarak düşmedi, maçın sonunda takımına galibiyeti getiren arka arkaya 2 bloğun sahibi oldu. Helal olsun ona.

Jasikevicius oyuna 2 kere girdi. 1. sinde çok kötüydü, 2. sinde inanılmaz ekstra katkı yaptı. Aslında dünkü maçta yaşadığımız sıkıntılardan biri de guard pozisyonundan kaynaklandı. Ukic'in maç boyu ve Saras'ın da ilk yarıda bu pozisyondaki katkısızlığı istediğimiz hücumları gerçekleştiremememize neden oldu. Ukic'in arada bir böyle performansının düşük olduğu maçlar olaibiliyor, onun katkı yapamadığı bu maçı kazanmak çok önemli. Bir de tabi Saras'ın oyundayken aynı anda Oğuz'un da oyunda olması, 2li oyunlardan sayı üretemememizin sebeplerinden biri. Biraz vatandaşı Lavrinoviç ile oynasa neler yapabilir merak ediyorum. Zira Cemal Nalga'yı bile yıldızlaştıran bir adamdan bahsediyoruz burda.

Pota altında Oğuz - Kaya - Lavrinovic 3 lüsünden hiç kazanç sağlayamadığımızı söylemiştik. Kaya çok enteresan bir oyuncu. Hücum katkısı yapabilecek özelliklerde bir oyuncu olmasına rağmen dün 1 kere bile potaya yönelmedi. Ne 1 e 1 oynadı, ne 2 li oyunda bir devrilme sonrası sayı teşebbüsü oldu ne de başka birşey. 5 asist ile en çok asist yapan oyuncu oldu ama ondan beklentiler bence farklı. Zaten Kaya ile pota altında istediğimzi sertliği elde edemeyince Mirsad çok daha fazla oyunda kaldı. Ama bu mevcut kadronun pota altındaki en sert ismi Kaya. Çok daha fazla şeyler ortaya koyması lazım.

Şimdi gelelim taraftara. Dün bazı taraftar oluşumları askıya aldıkları tribün faaliyetlerini tekrardan aktif hale getirdiler. Bence iyi de ettiler, zira buna çok ihtiyaç vardı. İşallah hayırlısı olur. Ama maçın bitmesine 3 dk kala 9 sayı farkı yakalayınca "Pınarbaşı" yapan bir taraftara ne denir bilemiyorum. Salonu 16.000 kişi ile tıka basa doldurduk evet, ama o 16.000 kişi yapması gereken etkiyi yapabildi mi, bence kesinlikle hayır. Hakemler istedikleri gibi at koşturdular. Hakem bir karar veriyor, tepkisi 1 dk sonra geliyor taraftardan. Neden ? Çünkü gelen taraftar basketbolu o kadar da iyi bilmiyor. Basketbol taraftar olarak oyuna müdahele yapmanız açısından çok elverişli bir spor. Ama siz 3 dk kala 9 sayı farkı görünce Pınarbaşı yaparsanız, hele ki rakip kaç kere 8*9 sayı farklardan geri gelmişken maç içerisinde, taraftar performansı oalrak sınıfta kalırsınız. Dün bi ara hakemler emir'in ayağından çıkan bir topta önce topu bize verdiler, sonrasında rakip mola aldı. Mola'da karar değiştirdiler. Salondan gelen tepki çok cılız. Çünkü hakemin ne yaptığını, bizi nasıl kıydığını salona gelenler çok net anlayamıyorlar. Ama karamsar değilim, bu takım bu başarıyı tutturabildiği sürece taraftar da kendini geliştirecek. İnanıyorum bir gün rakip oyuncu steps yaptığı o anda tribünler ayağa kalkıp tepki verecek. Ama şu an için çok yetersiziz. Takım ne kadar final 4 a yakışıyorsa, taraftar da o derece yakışmıyor diyebilirim.

Daha sonra ihtimaller üzerine başka bir yazı yazarız. Şu an için 2-0 ın keyfini çıkaralım. Ne olursa olsun galibiyet çok önemliydi. Şimdi evde Zalgiris maçı. Kazandığımız takdirde Top 8 kapısının grup lideri olarak ardına kadar aralanacağı bir maç. Okyanusu geçip derede boğulmayalım diyorduk Valencia maçı öncesinde. Bu maçı sakata gelse de kazanmayı başardık. Herkese güzel bir uyarı olmuştur. Zalgiris de boş takım değil. Valencia kadar bizi zorlayacaktır. Ancak hep dediğim gibi kaderimiz bizim elimizde. Biz kendi oyunumuzu ortaya koyarsak ve kabul ettirirsek o maçın da üstesinden rahatlıkla geliriz.

Haftaya salonda buluşmak üzere...

1 yorum:

  1. Levincim,

    Ellerine Saglik, sayende izleyemedigim maclari izlemis gibi oluyorum, ellerine saglik,

    Benim merak ettigim su, yani ozellikle May, Oguz, Lavrinovic zaten ozellikle oyunun hucum yonunde ozellikli oyuncular, bunlarin arkasinda da Saras ve Ukic gibi Avrupa'nin en iyi guardlarindan 2si var, Forvet olarak da cok topu eline yapistiran biri yok. Arti Kaya'nin 5 assistinden topun iceri girip ciktigini da dusundum. Ya nasil oluyor da biz bu oyunculardan sayi uretemiyoruz. Acaba uzunlar arasi paslasma sikintisi mi var,

    2. olarak da taraftar konusuna bir iki sey soyleyeyim. Levincim biz bu isi ogrenemeyiz. Yani futbol taraftarligindan baska bir gecmisi olmayan taraftarimiz var.
    Ne zaman icerideki maclarda bariz bir ustunluk saglariz, o zaman taraftarin canlandigini anlamis oluruz.

    Ellerine saglik,

    YanıtlaSil