21 Şubat 2011 Pazartesi

Alex'le Ömür Boyu


Yıl 2004, üniversite için yanıp tutuştuğum yıllar. Maçlara düzenli olarak gidemiyorum, arada öyle tek tük.

1 gün önce babam haftalığımı vermiş. 1 gün sonra kuzenimle Kadıköy rıhtımdan caddeye doğru yürüyoruz. Daha Altıyol'da kesiyorlar önümüzü:

-Açık var,kapalı var.

-Geçiniz
diyorum. Kuzenim kızıyor bana:

-Dedik sana oğlum, canın isteyecek diye. Keşke direkt minibüse binseydik.

Ses çıkarmadan ilerliyorum. Belirli periyotlarla illegal bilet satan arkadaşlar yolumuzu kesiyorlar. Canımız yana yana devam ediyoruz yola.

Kenan Evren Lisesi'nin oraya geldik.

-Açık var açık dedi bir tanesi. Dayanamadım döndüm:

-2 tanesini kaça bırakırsın? dedim.

-50 dedi.

-40'a alırım dedim. Biraz pazarlıktan sonra, haftalığımın 3/4'ünü bilete yatırdım.

O maç Brezilya'dan Alex De Souza diye bir adam ilk kez çıkacaktı Papazın Çayırı'na. Kendisini kulüp yönetimimiz 1 yıldır ikna etmeye çalışıyordu,sonunda attı imzayı.

Samsun'la oynuyoruz o gün. Benim favorim Pierre Van Hooijdonk, maçın ilk yarısına doğru bir penaltı kaçırıyor. Tribünler devre arasına 0-0'ın hüznüyle gidiyor. Tribünler Hollandalı'yı alkışlarla uğurluyor soyunma odasına. 2. yarıda takım gayet hızlı, Alex denilen adam eli belinde koşmuyor,adam kovalamıyor,depar atmıyor ancak öyle yerlere paslar aktarıyor ki, tribünlerde ufaktan bir hayranlık uyandırıyor. Kendi aramızda makara yapıyoruz: "Sanki trilyonları alan benim. Tipe bak, adam eli belinde geziyor!" Sonunda sessizlik Luciano ile bozuluyor. Alex müthiş bir orta kesiyor,Luciano kafa ile tamamlıyor. Fener'in hocası Daum seviniyor, Samsun'un hocası Ertuğrul Sağlam kafasını ellerinin arasını alıyor. İlerleyen dakikalarda Tuncay'la 2'leyen Fenerbahçe, maçın sonlarına doğru Samsun'un golüne engel olamıyor ve maç 2-1 Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle bitiyor. Maç sonunda kuzenim bana dönüyor:

-İyi ki gelmişiz.


O maçta Alex'in istatistikleri şu şekildeydi :

Topla oynama süresi: 131 saniye
Topla oynama yüzdesi : % 9
Topla buluşma : 64
Olumlu pas : 41
Hatalı pas : 8
Kaybettiği ikili mücadele : 2
Kazandığı ikili mücadele : 2
Top kazanma : 5
Top kaybı : 10
Toplam şut : 3
İsabetli şut : 1
Gol pozisyonu : 2
Asist: 1

***

20 Şubat Pazar günü İnönü Stadı'nda Beşiktaş maçı, gel-gitlerin olduğu ve böyle bir maçın asla favorisinin olamayacağını tekrar bize gösteren bir maçtı. Genellikle Fenerbahçe'nin Beşiktaş'la yaptığı maçlar zevkli olur; çünkü 2 takım da kazanmaya oynar. Dün de böyle bir karşılaşma vardı sahada.

Hakem bazı noktalarda eleştirilse de, maçı sonucuna doğrudan etki ettiğini düşünmüyorum. Maçı sonucunu etkileyen 2 pozisyon vardı bana göre. 1-Dia'nın direkte patlayan topu, 2-Almeida'nın karşı karşıya kaçırdığı fırsat. Bu 2'sinden biri gol olsa, maçın sonucu 5'li 6'lı olabilirdi. Bu arada maçın golü olarak otoriteler tarafından hep Alex'in kafa golü gösteriliyor ama bence Ekrem'in golü en iyisiydi.

Ve yine tarihe geçen adam; Alex, Alex, Alex... Flying Dutchman (vliegendenederlander.blogspot.com) bu sabah Alex istatistikleri girdi, paylaşmakta fayda var:


Farkı 1'e indiren gol 1
Beraberlik golü 14
Maçın açılış golü 40
Takımı öne geçiren gol 9
Farkı 2'ye çıkaran gol 25
Farkı 3'e çıkaran gol 13
Farkı daha da artıran gol 8

Sırf istatistiklere bakarak bile bu adamı gözünüz kapalı takımınıza kabul edebilirsiniz.

Çok merak ettiğim bir şey; bu adam bir gün futbolu bırakacak. Acaba yeri nasıl doldurulacak? Kaç milyon dolar harcayacak Fenerbahçe Alex'in yerini doldurabilmek için? Geçenlerde Habertürk Muhabiri Senad Ok köşe yazısında "Alex'in daha 1 yaşını doldurmamış oğlu Felipe'ye imza attırın şimdiden. Zira büyüdüğünde babasının yarısı kadar oynasa büyük fayda" şeklinde bir ifade kullanmıştı. Katılmamak elde değil.

***

Unutamayacağım bir anekdot
3 yıl önce Samandıra'da, babam için bir forma imzalatmaya gitmiştim futbolculara. Alex'le oradaki kısa sohbetimizden 3 gün sonra, şu an mezun olduğum okula gelecekti kendisi. 3 gün sonra Volkan Ballı, Alex ve Samet geldiler. Okulun bahçesinde Alex'le birbirimize sarıldık, kısa bir sohbet ettik. Ardından imza dağıtmaya başladı; ben de yanında oturan Samet'le sohbet ediyorum. "Sorsana, Galatasaray'la çıkıyor adı, gidermiymiş" dedim. Samet daha soramadan sandalyede oturan Alex bana doğru ukala mı ukala bir gülüş attı. Samet'e "Rahat olsun, buradan gidersem Coritiba'ya giderim" dedi. O an nasıl mutlu olduğumu kelimelere dökebilsem keşke.

***

Alex'i takımda tutabildiğimiz kadar tutmalıyız. Dün hayati bir derbi maçını kurtaran Alex, bugün A2 takımının maçında gençleri izliyordu.

Ben daha ne diyebilirim ki?

1 yorum:

  1. besiktas macından sonra da comebackdiana.com ile taurasi ıcın destek kampanyasına takılın dıe bır yazı yayınlamıs tapılacak adam alex de souza

    YanıtlaSil