2 Şubat 2011 Çarşamba

Ben Olsam...


Ara transfer dönemi transfer süresi, bildiğimiz üzere dün gece yarısı sona erdi. Fenerbahçe yönetimi, teknik patron Aykut Kocaman'ın bas bas bağırmasına, takımın durumuna ve transfer yapılabilmesi şartının sonucuna bağlandığı Trabzonspor maçının güzel bir skorla kazanılmasına rağmen transfer yap(a)madı.

Transfere ihtiyacımız var mı, yok mu? Bu başka bir denemenin konusu olabilir. Ancak transfer yapılamamasının sebeplerinin gözden kaçmaması gerekir. Benim ise bu konuda bazı endişelerim var.


"Yıldız" transferi furyasını Fenerbahçe başlatmıştır Türk futbol tarihinde. Didi'nin teknik patron olmasıyla başlar,günümüze doğru gelinir. Son 10 yıla baktığımızda ise, 2002 yılında Ortega transferiyle başlar emektar Fenerbahçe taraftarının heyecanı. Sonrası malum; Pierre Van Hooijdonklar,Alex De Souzalar,Nicholas Anelkalar,Roberto Carloslar,Mateja Kezmanlar,Stephan Appiahlar...

Bu oyuncuların Fenerbahçe'den nasıl ayrıldıklarına göz atalım bir de:

Ortega ile Fifa'lık olduk. Fifa bizi haklı buldu uzun süren davalar sonucunda.

Taraftarın sevgilisi olmuş bir Pierre ile Aziz Yıldırım'ın arası açık olduğu biliniyor. "Ben burada oldukça bu kulübe adım atamaz" demişliği vardır bazı kaynaklara göre.

Çuvalla gol atan-attıran, takıma katkısı yadsınamaz bir Alex De Souza kulüple ara ara sorunlar yaşıyor. Henüz ayrılmadı.

Premier Lig gol kralı olmuş, bir marka olan Nicholas Anelka, kulüplerde aynı zamanda "sorunlu" futbolcu olarak tanımlanıyor. Bu kural Fenerbahçe'de de bozulmadı. Takımda özellikle bir dönem sonra mutsuz ve yalnız kaldı. Sonuç olarak küskün gitti.

Roberto Carlos ile geçtiğimiz sezon ortalarında kendi isteğiyle sözleşmesi karşılıklı olarak feshedildi. Özellikle Brezilya basınında,Fenerbahçe Kulübü'nü, parasını alamadığı gerekçesiyle Fifa'ya şikayet ettiği yazıldı. Sonraları Aziz Yıldırım hakkında hoşnutsuzluğunu vurgulayan tarzda bir açıklama yaptı.

Stephan Appiah ile Fifa'lık olduk.

Mateja Kezman kulüpten mutsuz bir şekilde ayrıldı. Havaalanı maceraları hala kulaktan kulağa anlatılır.

Tekrar belirtmekte fayda var; takımın transfere ihtiyacı olup olmadığı, bu bahsi geçen futbolcuların "Sütten çıkmış ak kaşık" olup olmadığı ve "Yıldız mı yoksa ihtiyaca göre futbolcu mu?" sorunsalları,başka bir denemenin konuları. Ancak transfer yapılamamasının veya yapılanların çok uçuk meblağlarla yapılmasının bu bahsettiğim oyuncuların referanslarıyla hiç mi alakası yok?

Siz Krasiç olsanız, Kezman'ın referansını almaz mısınız?

Siz Asamoah Gyan olsanız, Appiah'ın referansını almaz mısınız?

Siz Ndiaye olsanız, Nicholas Anelka'nın referansını almaz mısınız?

Siz De Zeeuw olsanız, Pierre'in referansını almaz mısınız?

Siz Brezilyalı veya Amerika kıtasındaki herhangi bir futbolcu olsanız, Roberto Carlos'un referansını almaz mısınız?

Ben olsam ne yalan söyleyeyim, ilk onların referansını alırım.

Tabi ki futbolcuların gönlünü hoş tutacağız diye, kulüp prensiplerinin ayaklar altına alınmaması gerekir. Ancak bu kulüpten içeri adımını atmış bir oyuncunun, ileride bu kulüp için olumlu veya olumsuz zorunlu bir referans noktası olacağının unutulmaması gerekir.

Ben transfer yapılamamasının büyük oranda bu referanslarla ilgili olduğunu düşünüyorum.

Az daha unutuyordum; fotoğrafı yalnızca Fenerbahçe yönetimine değil, tüm Türk kulüplerine ithaf ediyorum. Elin oğlu böyle uğurluyor işte "marka" oyuncuları.

Yavaş ama öğreniyoruz sanırım, paranın her kapıyı açamadığını...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder