16 Şubat 2011 Çarşamba

Telafisi mümkün mağlübiyet


Fenerbahçe'nin basketbol takımının mağlübiyeti sonrası yazmak çok da alışkın olmadığım bir durum. Dolayısıyla biraz sinir bozukluğu, biraz moral bozukluğu, biraz da kadere isyan duyguları ile yazılmış bir yazı olacak. Bu kadar olumsuzluk bir araya gelince mağlübiyet kaçınılmaz oldu. Birşeyler ters gitmeye başladı mı, beraberinde aksi gitme ihtimali olan herşey ters gidiyor. Bu gece de onlardan bir tanesiydi. Euroleague'de Final 8 için grup lideri olarak emin adımlar ile ilerlerken lanetler peşimizi bırakmıyor.

Sezon başında daha forma giyemeden Engin sakatlandı. Ardından savunmanın sertliğinin temel direği Vidmar. Sezon içerisinde Ukic'siz ve Kinsey'siz çıktığımız kritik maçlar oldu. Bunların üstüne en son ribaund canavarı, hücumun da gerektiğinde kritik katkıcısı Mirsad eklendi. Yeter artık bundan daha da kötüsü olamaz derken Ukic'in 39 derece ateşlenmesi, serum yiyip, yataktan kalkamaması eklenince, olabilecek herhalde en kötü senaryo bizim için oldu.

Buna rağmen maçta üstün bir oyun sergilemeyi başardık. Rakip 3 te 0 yapmış olsa da pek boş beleş bir takım değil. İlk maçta oynamayan Kalnietis'in üstüne bir de yeni transferleri Amerikalı düzgün bilekli 2.11 lik Plaisted eklenince, artık iddialarının kalmamasının verdiği rahat oyun olunca, taraftarın da tam desteğini alınca, biz de sakatlık ve hastalık nedenli bu kadar eksik olunca yeteri kadar tehlikeli bir rakipti Litvanya temsilcisi.

Maçın hemen analizine geçelim. Bizi yıkan çok kritik 2 şey vardı. 1. si Mirsad'ın yokluğunda alamadığımız ribaundlar, 2. si rakibin sürekli (39 kere) faul çizgisine gitmeye neden olurken, bizim çizgiye sadece 11 kere gidebilmemiz. Şimdi ribaundlara bir bakalım. Rakibin 12 si hücum olmak üzere 43 ribaundu varken, bizim 7 si hücum 33 ribaundumuz var. Totalde 10 ribaund fazla verdik. Çok basit bir hesapla 10 hücum fazla demek. Mirsad'ın yokluğunda bir şekilde hem uzunlar hem de kısalar takım savunması ile bu ribaund sorunu çözmeliydi ama çözemedik. Tomas zaman zaman ribaundlara katkı yapan bir isimdi ama bugün de maça ilk 5 başlamasına rağmen sonradan koç onu oyunda düşünmedi.

Faul çizgisine gitme konusuna gelirsek de, açıkçası Euroleague gibi sertlik düzeyi yüksek bir organizasyonda, hele hele bu sertliğin daha da yükseldiği top 16 mücadelesine yakışmayacak basit düdükler çalındı ev sahibi takım lehine. Belki biz içeri penetre ederek oynayabilsek biz de alabilecektik o düdükleri orasını biz içeri drive ederek oynamadığımız için kestiremeyeceğim ama, böylesine kritik bir maçta rakibi 39 kere serbest atış çizgisine yollamışsan, senden de 10 tane daha fazla ribaund almasına müsade etmişsen, sen de buna karşılık sadece 11 kere faul çizgisine gitmişsen, maçı kazanman zaten mucize olur. Özellikle 2. yarıda içeri penetre etmek yerine ısrarla set hücumu sonucu gerçekleşmeyen 3 lüklere yöneldik. İlk yarıda 6 tane 3 lük atan takım 2. yarıda 16 tane denemiş. Bir devrede (hadi 5 dakika uzatmayı da koyalım) 16 tane 3 lük çok ama çok fazla. Gerçi içerideki uzun tehditlerinden Vidmar zaten yok, Lavrinovic erken 5 lemiş, Mirsad yok, Oğuz da istediği ritmi tutturamayınca, kısalar insiyatifi almak istedi ama bu insiyatifi alırken içeri penetre ederek, delici oynayarak yapmalılardı ki, biz de serbest atış çizgisine gidip kolay sayı bulabilelim.

Litvanya deplasmanındaki bu maç ile ilgili en büyük hayal kırıklığım 2 Litvanyalımız oldu. Tamam Lavrinovic sezon başından beri ne verdi de bu maçta senin için hayal kırıklığı oldu diyebilirsiniz ama, hücumda 2 sayılık atışlarda 4/4 ile gayet de güzel oynarken, zaten uzun rotasyonunda sıkıntı tavana vurmuşken, 13 dakika olan oyunda kaldığı sürede 5 faul yapıp takımı yalnız bırakmak, üstelik de son 2 tanesini sportmenlik dışı faul üstü teknik faul alarak yapınca bizleri çıldırtmaya yetti. Diğer hayal kırıklığı da kesinlikle Saras oldu. Tamam çok yaşlandı, o çabukluğunu da beklemiyoruz ama Ukic'in yokluğunda bu kadar süre de almışken oyunun özellikle sıkıntıya girdiği anlarda çok daha fazla katkı beklerdik kendisinden. 35 yaş gereği sahada uzun süre kalınca verim veremedi ama en azından bari maçın başında sonunda ortasında bir yerde sahneye çıkıp bi ateşleyebilseydi takımı. 4 top kaybı da cabası.

Bugün Ukiç olsaydı kesinlikle yenilmezdik.

Bugün Mirsad olsaydı çok rahat kazanırdık.

Bugün Jasikevicius birazcık bişeyler katsa yenilmezdik.

Bugün Lavrinovic tecrübesine yakışmayacak şeyler yapıp 5 faul almasa yenilmezdik.

Bunun gibi daha birçok şey sayabilirim. Bugün olabilecek bütün olumsuzluklar bir araya geldi, yaşandı ve biz ucu ucuna uzatmada kaybettik.

Sean May açıkçası biraz beklentilerimin üstünde oynadı. Savunmada çok gayretliydi, 2 de bloğu vardı, hücumda tutuk başladı ama oyuna alıştıkça kritik sayılar kaydetti. Süre aldıkça daha iyi olacak kesinlikle ama bizim ona acil olarak haftaya içerideki Olympiacos maçında mevcut performansının en az 2 katını sergileyecek şekilde ihtiyacımız var. Haftaya kaybettikten sonra May'in açılmasının çok da bir anlamı kalmaz. Bugün yine katma değer dediğimiz Euroleague'in "rating" olarak adlandırdığı istatistiklerde Ömer ve Emir'den sonra 3. sıradaki isimdi.

Ömer ve Emir'den bugün yine harika bir performans izledik ama yetmedi. Özellikle Ömer maçın sadece bir anında ya da belli bir bölümünde değil, bütün maç boyunca katkı verdi. Kritik 3 lükler gönderdi, 2 top çaldı, 23 sayı kaydetti ama yetmedi. Emir de baktı ki Saras'ta iş yok sazı hem sayı atarak hem de asist yaparak Beşiktaş kupa finalindeki gibi eline almak istedi ama yetmedi. Bugün özellikle oyunun 2. yarısında çok ince görerek May'e ve Oğuz'a harika asistleri de dahil olmak üzere toplam 6 asist yaptı ama yetmedi. Emir bizde Türk statüsünde oynuyor ve sözleşmesi bu sene sonunda bitiyor. Allah aşkına bu adam ile bir an önce sözleşme yenilensin ve olabildiğince uzun vadeli olsun. Çok yetenekli olmasına rağmen NBA hayalleri olmayan bir oyuncu olması nedeniyle Bir Ömer - Semih gibi, büyüt - geliştir faydalanamadan elinden kaçsın gibi bir olayın olması da söz konusu değil üstelik.

Bir değinmek istediğim konu da perdeleme (screen) mevzusu. Yahu Jasikevicius'u kadrosunda barındıran bir takım bu kadar mı sallapati, laubali, amaçsız, kötü perdeleme yapar. Ne oğuz ne Daris ne May hiç biri adam gibi 1 tane screen yapmadı, uzun zamandır da yapmıyor. Tamam Saras kötü, Saras'ı daha pick'n rollarda kullanamıyoruz ama, ona da adam gibi perdeleme gelmiyor ki. Kaç haftadır hatta sezon başındna beri Kaya haricinde adam gibi perdeleme yapan oyuncu yok. Bu 2 li oyunlarda, pick'n rollarda bu kadar sayı yiyen bir takım, 2 li oyun müdafası zayıf olan bir takım, nasıl oluyor da aynı şeyi hücumda farkedip kullanamıyor buna deliriyorum. Rakip adam gibi perde getirince, 2 li oyunlar sonucu içeri penetre edince biz bol bol faul yapıyoruz. Bugün olduğu gibi de rakip 39 kere faul çizgisine gidiyor. Ama biz hücum ederken perdelemeye gelen uzun lay lay lom gelip, kısa oyuncuyu oyundan düşürmüyor, bizim kısa oyuncumuz da dolayısıyla içeri penetre etmek yerine geriye çekilmeyi tercih ediyor. Hem vakit kaybı, hem de hiç bir caydırıcılığı yok. Buna bir çözüm bulmak lazım.

Bu mağlübiyet ile hesap kitap işine girmemiz gerekti. Detaylı ihtimalleri daha sonra değerlendiririz ama yarın Olympiacos kesinlikle kazanmalı. Kazandıkları takdirde haftaya taraftar baskısı vs neyse onları yenersek grup liderliğini garantileriz. Başka ihtimal düşünmek istemiyorum. Valencia umarım yarın 3. mağlübiyetini alıp devre dışı kalır. Eğer Valencia yarın kazanırsa, top 8 için umutlanıp son maçı bizim için ızdıraba dönüştürecek. Ama Olympiacos yenerse, Valencia'nın ümitleri ciddi sekteye uğrayacak. Biz haftaya Olympiacos'u yenersek grup 1. liğini garantileyecez ve son maça İspanya'ya tatile gideceğiz. Grup 1. liği için iş belki bizim kontrolümüzden çıktı ama haftaya Olympiacos'u yenersek herşeyi telafi etme şansımız var, dolayısıyla bu geceki mağlübiyetin telafisi mümkün. Haftaya kaybetmek üzerine oluşacak ihtimalleri düşünmek bile istemiyorum.

Haftaya Sinan Erdem'i Olympiacos'a dar etmek için tribünlerde buluşmak dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder